Suriye’nin sahil kesimindeki Aleviler ile HTŞ yönetimi arasında yaşanan şiddetli çatışmalar bugüne kadar HTŞ güzellemesi yapan Erdoğan iktidarı yanlısı ya da kimi liberal yazarların çizdiğinden farklı bir Suriye tablosuyla karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor.
Bugün HTŞ yönetimi, bölgedeki etnik-dinsel-mezhepsel gerilim ve çatışmaları sömürü ve yağmanın dayanağı olarak kullanan ve bu amaçla kendisini yönetime getiren emperyalistlerin ve bölge gericiliklerinin bir ‘aleti’ olmanın ötesine gitmiyor.
Suriye’de fiili bir bölünmeye yol açan bu politika karşısında sadece Kürtlerin, Dürzilerin ve Arap Alevilerin değil; Sünni Arap çoğunluktan yoksul-emekçi halkın da barış içinde ve güvenli bir şekilde birlikte yaşayacakları demokratik bir ülke için dayanışmayı duygularımızı iletiyoruz. Kadınlara, farklı ulus ve mezheplere yönelik baskı ve şiddet uygulamalarını kınıyoruz.
KADINLARIN TEK GÜVENCESİ MÜCADELESİ
1857’de Newyok’ta, 40 bin kadar tekstil işçisi kadın daha iyi koşullarda çalışmak için greve çıkar. Grevi bastırmak için fabrika da çıkarılan yangın sonucunda 129 kadın işçi katledildi.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, yüzyılı aşan tarihiyle işçi ve emekçi kadınların eşitlik, özgürlük ve insanca yaşam mücadelesini simgelemeye devam ediyor. Aradan geçen bunca yıla rağmen, bugün ülkemiz açısından büyük bir ilerleme söz konusu değil. Hala kadınlar başta ağır çalışma koşullarının düzeltilmesi için ve her geçen gün yaşamdan dışlanmasını hızlandıran, kazanımlarını tırpanlayan uygulamalara karşı ayakta ve mücadelesini sürdürüyor.
Eşitsizliği ve ayrımcılığı yaratan nedenler özünde aynı kalsa da günümüzde kadına yönelik şiddetin artışının gerisinde çok katmanlı, birikmiş ‘yapısal’ sorunlar var. En başta, kapitalist sitemin kendisi, eşitsizliği sürekli yeniden üretiyor. AKP iktidarı da dinci-gerici uygulamaları, eşitsizliği derinleştiren ayrımcı kadın politikalarıyla aynı düzenin devamını sağlamaktadır.
Geçtiğimiz yıldan bu yana işçi ve emekçi kadınlar, iktidarın orta vadeli program (OVP) ve 12. Kalkınma planında yer alan güvencesizlik ve esnek çalışmanın hızla yaygınlaşmasıyla yüz yüze kaldı.
İktidar, “Kadınlara istihdam sağlıyoruz” diye yüksek sesle övünüyor. Fakat artan istihdamda sosyal güvenceden yoksun, düşük ücretli, kıdem tazminatı ve emeklilik güvencesi olmayan işlere mahkum edilen kadınlar var.
Akdenizde, Toroslarda sokak arasında kötü çalışma koşullarında, düşük ücrete, sigortasız çalışan tekstil işçisi kadınlar var. Çocuğunu bıracakacağı kreş ve gündüz bakımevi olmadığı için kapıyı kapatıp çalışmaya giden kadınlar var. Gün doğmadan karanlıkta evden çıkıp tarım alanlarına, sebze halinde üç kuruş için, sigortasız çalışmak zorunda olan kadınlar var.
Ürettiği sebzede yetiştirdiği meyvede, limonda, portakalda emeğinin karşılığını alamadan maliyetin altında satan çiftçi kadınlar var. Hastanelerde aldığı maaş yetmediği için gün aşırı nöbetlere giden sağlık emekçisi kadınlar var. Yaşamak ve geçnmek için özel okullarda, dershanelerde düşük ücrete çalışan eğitim emekçsi kadınlar var.
“AİLE YILI” KILIFINDA SÖMÜRÜ PLANI YAPIYORLAR
Dünyanın birçok yerinde kadınların esnek çalışması ve sermayenin ucuz iş gücü ordusuna katılması planlanıyor. Tüm dünyada, başta ABD Başkanı Trump olmak üzere aşırı sağın temsil ettiği kesimler “ailenin korunması” adı altında cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmeyi, kadınları boyunduruk altına alarak daha fazla çalıştırmayı ve daha çok sömürmeyi hedefliyor.
Geçtiğimiz yılı “emekliler yılı” ilan edip emeklileri açlığa mahkum ettiklerini biliyoruz. “Aile yılı”nda ne olacağı “emekliler yılı”ndan bellidir. Cumhurbaşkanı “üç çocuk” çağrısının yanında kadınlara esnek çalışma “müjdesi” verdi. Yani devlet kadına, “Evdeki işler senin sorumluluğun. Hem çocuğa bakacaksın hem de eve esnek çalışma ile sendikasız, sigortasız, düşük ücretle ‘ek gelir’ getireceksin” demiş oldu.
KADIN CİNAYETLERİNE ÖNLEM ALMIYORLAR, SIĞINMAEVLERİ YETERSİZ
2024’ün mart ayından 2025’in şubat ayına kadar 360 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Kadınlar en çok eşleri veya aile fertlerinden olan erkekler tarafından öldürüldü. Bu yüzden, “kadın cinayetleri politiktir” diyoruz.
AKP iktidarının kadın cinayetlerindeki tutumunu, bir varilin içinde yakılarak öldürülüp, üzerine beton dökülen Pınar Gültekin davasinda görmekteyiz. Bir kadını vahşice katleden katiller adeta ödüllendirilip, affediliyor.
Türkiye’de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı 149 sığınmaevi var. 2024 yılında açacaklarını ilan ettikleri 1 sığınmaevini de bütçe görüşmelerine kadar açmadılar. 2025 için açmayı hedefledikleri 2 yeni sığınmaevi de, Cumhurbaşkanlığı yıllık planında yer almıyor.
İKTİDAR HER TARAFTAN SALDIRIYOR!
Nasıl mı yapıyor?
-İşçi ve emekçi kadınların sendikalaşma, örgütlenme ve hakları için mücadele etmesinin önüne set çekiyor.
-insanca yaşayacak ücret isteyen tekstil işçisi kadına da, Filistinde yaşanan zulme karşı çıkan kadına da, Kayyuma karşı iradesine sahip çıkan kadına da aynı baskı ve şiddet uygulanıyor.
BU YÜZDEN:
- “Aile yılı” adı altında kadınlara dayatılan esnek ve güvencesiz çalışmaya karşı güvenceli iş için,
- İnsanca yaşam ve insanca bir ücret için,
- İş yerlerinde mobbing ve tacize karşı önlem, iş yerlerinde ILO 190’ın uygulanması için,
- Sendikal haklar ve kadınların örgütlenmesine karşı saldırı ve kuşatmaların derhal son bulması için,
- Kadına yönelik şiddet ve cinayetlere karşı caydırıcı cezaların uygulanması için,
- İstanbul Sözleşmesinin Kabul edilmesi, 6284’ün etkin uygulanması için,
- Sığınmaevlerinin sayısının artırılması için mücadeleyi büyütelim.
Sömürüsüz ve şiddetsiz bir yaşamı birlikte inşa edelim!
Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
Derman Tarancı
EMEP İl Yönetim Kurul Üyesi