Mersin’de bir tuhaf muhalif (?) anlayış, bugüne kadar kent ekonomisine katkı verecek, istihdam sağlayacak neredeyse bütün projelere çevrecilik (!) adına karşı çıkmış; iktidarın Mersin’e büyük ilerleme katacak hemen her yatırımına itiraz etmiştir.
Ötesinde, özellikle Büyükşehir Belediyesi yönetiminin muhalefet partisinde olması, bütün bu kör itirazları, güya çevreci karşı çıkışları beslemiş; onlara sempatik görünme uğruna merkezi yerel yönetimi iktidarla anlamsız bir didişmeye sürüklemiş; bu konuda adeta bir mahalle baskısı oluşmuştur.
Çukurova Havalimanı’na, Akdeniz Sahil Yolu’na, Balık çiftliklerine, Limanın Genişlemesine, Hesslere yani kent ekonomisine katkı verecek her yatırıma karşı çıkılmıştır.
Yakın geçmişteki çevrecilikle ilgili bazı bilgileri hatırlayalım. Günahlar, veballer, kirli hesaplar, politik amaçlı fayda için kente verilen zararlar ve bunların failleri unutulmamalı; hayatın yalanladığı sloganlar ve utanç verici yanlışlara sürüklenmiş kişiler ve kurumlar toplumsal hafızada yitmemelidir.
Bu bağlamda:
*Nükleer santrale karşı çıkılmış, nükleer santral bürosu önünde nöbet tutulmuş, görevlilerle sürtüşme içine girilmiştir.
Bölgede yetişen tarım ürünlerinin üzerine nükleer damgası vurulacağı iddia edilmiş.
Çevresinde 5 nükleer santral bulunan yılda 70 milyon turistin ziyaret ettiği Paris ve Mersin’e nükleer santral ile tek bir turistin gelmeyeceği ;
Deniz suyunun ısınacağı, deniz canlılarının yaşayamayacağı iddiasıyla çığırtkanlığa devam edilmiştir.
*Son olarak limana yapılan yeni bir rıhtım için çevreci (!) bir karşı çıkış gördük. “Atatürk Parkı elden gidiyor, malzeme taşıyan kamyonlar kent trafiğini alt üst edecek…” gibi asılsız iddialar ortaya atılmıştır.
Gerçekte yapılan yerin Atatürk Parkı ile bir alakasının olmadığı ve oradan uzakta olduğu ortadadır. Malzeme taşıyan kamyonlar da kent merkezinden geçmemiş, kentin doğusundan gelmişler ve kent trafiğine hiçbir zarar vermemişlerdir. Bu çevreci (!) muhalefet ise önceki yalanlarının üzerine yatmıştır.
Şimdi limana yapılan ve limanın çalışmasını rahatlatacak, 500 kişiye istihdam sağlayacak, kent ekonomisine katkı verecek bu proje için yeni bir iddia ortaya atıldı.
Asbest tehlikesi…
Yine koro halinde, bu hasta çevrecilerden tepki başladı.
Yine her zamanki gibi doğru bilgi almadan, konuyu incelemeden gelen kör muhalif tepkiler.
ÇED dosyası ekindeki ODTÜ tarafından hazırlanan raporu inceledim.
Raporun bazı bölümleri şöyle;
*Buradaki partiküller üstünden beslenen dip balıkları, zoobentik canlılar hakkında da Mersin Körfezi bölgesindeki demersal ve bentik organizmalarda olumsuz yapısal değişimlerin olduğunu belirten hiçbir gözlem rapor edilmemiştir.
*Asbest Mersin Körfezi’nde Toroslardan doğal yollarla taşınarak birikmiş durumdadır. Endüstriyel yapıda değildir.
*Asbestli katı maddenin su ile teması ve sürekli ıslak/nemli kalması halinde olumsuz çevresel etkisi ortadan kalkmaktadır.
*Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü ve diğer uluslararası çevre kuruluşlarının bu konuda sınırlama koyan, yasaklama belirten hiçbir yayını ve yönetmeliği yoktur.
Çok uzun ve detaylı olan bu rapora arzu edenler ulaşabilir ve inceleyebilir.
Umarım hayatın verdiği ağır ve açık dersler, kirli politik hesaplarla bu kentin geleceğine verilen zararlar konusunda düşünmeye, özeleştiri yapmaya zaman ayırırız. Bunun toplumsal bir yükümlülük olması yanında, ahlâki bir zorunluluk olduğunu söylemek bile fazla.
Sadece şimdiki insanımıza değil, gelecek kuşakların hayatına da olumsuz etkileri olacak bu garip, hastalıklı, dış emperyal güçlerin ve Batılı devletlerin hesaplarına uygun güya çevreci (!) çığırtkanlık yerine gerçek bilgilere dayalı, olumlu ve yapıcı bir eleştirel katkı her zaman saygı ve ilgi görürdü. Ama yalanlarla, yanlış ve bulanık bilgilerle yapılan bu karanlık çevrecilik zaten yeterince açığa çıktı, ülke ölçeğinde prestij kaybetti; ama yine de hemen her faydalı yatırımda gövde gösterisi için üç beş yalan buluyor ve en azından bir süreliğine ortalığı meşgul ediyorlar. Oysa yatırımlar sürüyor, hizmet ufak gecikmelerle de olsa devam ediyor…
HARUN ARSLAN…..05 Eylül 2024