Türkiye’nin önde gelen sivil toplum kuruluşlarından Akademi Derneği, Tarsus Üniversitesi ile ilgili gündemde yer alan konulara ilişkin, Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde basın toplantısı gerçekleştirdi.
Türkiye’nin yetiştirdiği önemli değerlerden, Akademi Derneği Başkan Yardımcısı ve TV Yorumcusu Dr. Fatma Yeşilkuş ile Türkiye’nin önde gelen hukukçuları TV Yorumcusu ve Av. Mustafa Kemal Çiçek ile Av. Mert Keleşoğlu, Mersin 2. İdare Mahkemesi’nde, Tarsus Üniversitesi’ne karşı açılan dava hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.
– 12.05.2023 tarihinde Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü İlana Çıkıyor
Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü, 12.05.2023 tarihinde ülkemizin göz bebeği ve stratejik bir alanda, Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Birimi, Havacılık Yönetimi Bölümü, Havacılık Yönetimi Anabilim Dalı/Programı’na, “Yönetim ve Strateji alanında doçentliğini almış olmak. Havacılık yönetimi üzerine çalışmaları bulunmak.” şartıyla bir doçent kadrosu ilanı veriyor.
– Kadroya Üniversite İçerisinden 2 Aday Başvuruyor
Kurulduğu günden bu yana Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü’nün verdiği bir kadro ilanına üniversite içerisinden birden fazla kişinin başvurmadığı/başvuramadığı biliniyor. İlgili ilana üniversite içerisinden iki farklı yönetim ve strateji doçenti başvuru yapıyor.
– Bir kamu kurumu olan Tarsus Üniversitesi’nde sonuçlar gayri resmi olarak skandal bir şekilde Whatsapp Uygulaması Üzerinden Dolaşıma Sokuluyor
Bir kamu kurumu olan Tarsus Üniversitesi’nin, resmî sonuçları haliyle resmi yollarla açıklaması beklenirken, sonuçlar, yetkisiz bir kişi tarafından, yaklaşık 30 kişilik bir whatsapp grubu üzerinden dolaşıma sokularak ataması yapılan aday tebrik ediliyor.
– Ataması yapılmayan akademisyen tüm evrakları Tarsus Üniversitesi’nden talep ediyor ancak talep reddediliyor
Ataması yapılmayan akademisyen, Whatsapp’ta dolaşıma sokulan bu gayri resmi duyuru ve atanan adaydan katbekat üstünlüğünün olduğunu bildiği için aynı gün, Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü’ne yazmış olduğu dilekçeyle, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında, atama işlemine yönelik süreçte yer alan tüm resmi yazışmaların ve tüm evrakları talep ediyor.
Whatsapp’tan dolaşıma sokulan bilgiler üzerine atama işlemine ilişkin süreçte yer alan evrakların talep edilmesinden bir gün sonra Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü atanamayan adaya resmi bilgilendirmede bulunuyor.
1 hafta sonra ise, talep edilen evrakların “Bilgi Edinme Kanunu Kapsamı’na Girmediği” şeklinde skandal bir açıklama resmi yolla yapılıyor.
– Ataması yapılmayan akademisyen bunun üzerine, Adalet Bakanlığı’na bağlı Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na başvuru yaparak ilgili belgeleri talep ediyor ancak skandal bir şekilde bu talep de skandal bir cevapla reddediliyor.
Dava açmak yerine, dava açılmasından önceki aşamaları değerlendiren ve atamaya yönelik tüm resmi evrakları görmek isteyen akademisyen Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’ndan “Üniversitenin cevabı uygun ve yeterlidir” şeklinde skandal bir cevap alıyor ve bu talebi de gerekçesiz ve dayanaksız olarak reddediliyor.
Oysa, Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’nun resmi internet sitesinde yer alan geçmiş kararlar incelendiğinde kadro atamalarına yönelik belge taleplerinin yerine getirildiğine ilişkin birçok emsal karar yer alıyor. Dolayısıyla, önceki kararlarda bu belgeleri talep eden kişilerin talebinin karşılandığı ama bu dosya özelinde bu talebin gerekçesiz ve dayanaksız şekilde reddedilmesi ağır şüphe oluşturuyor çünkü adalet kişilere göre farklı işleyemez.
– 14.09.2023 tarihinde, Mersin 2. İdare Mahkemesi’nde Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü’ne karşı kadro iptal davası açılıyor
Davadan önceki tüm hukuki yolları tüketen akademisyen, 14.09.2023 tarihinde dava açıyor. Davacı akademisyen, normalde dava açılış dilekçelerinde görülmeyen, 30 sayfalık uzun bir dilekçeyle Üniversite içerisindeki yapılanmayı belgeleriyle mahkemeye sunuyor.
– Davanın açılmasıyla evraklar ve skandallar gün yüzüne çıkıyor
Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü, önceki aşamalarda gizlediği ve davacı akademisyenin talep ettiği evrakları dava açıldığı için Mahkemeye sunmak durumunda kalıyor.
– Öncelikle diğer aday gerçeğe aykırı beyanlarıyla atanmış
İlgili kadroya ataması gerçekleştirilen kişinin Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü ile yakın ilişki içerisinde bulunduğu biliniyor. Kendisi ilk olarak göreve 2019 yılında Tarsus Üniversitesi’ne Dr. Öğr. Üyesi olarak başlıyor. Göreve başladığı 2019 yılından bu yana kendisine üst üste 4 farklı bölüm başkanlığı, Kariyer ve Mezun Ofisi Koordinatörlüğü gibi çeşitli önemli görevler veriliyor. 2023 yılının Nisan ayında ise kendisi, Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) tarafından doçent unvanı alıyor. ÜAK tarafından Doçent unvanı alana kadar akademik kariyeri boyunca havacılık yönetimi alanında bir tane dahi akademik çalışması olmayan bu kişi, ne tesadüf olacak ki bir anda havacılık yönetimi alanına ilgi duyuyor ve 2023 yılının Nisan ayında havacılık alanında bir kitapta hızlıca bir adet kitap bölümü yayınlatıyor. Tarsus Üniversitesi’nin bahse konu doçent alım ilanı sürecinde, Mayıs ayında da bu kişi havacılık yönetimi alanında sadece 250 kelimelik, yalnızca 1 (bir) paragraftan oluşan özet metin yayınlatıyor. Dolayısıyla bu kadroya, 1.5 (2 tam yayın bile değil) akademik çalışma ile atanıyor.
Davacı akademisyenin ise o dönem geçerli olan genel puanlama tablosuna göre 357,95 puanlık çok yüksek bir farkla önde olduğu görülüyor. Bu öyle bir puan farkı ki, başvuru döneminde geçerli olan Genel Puanlama Tablosu’na göre bu puan ile 3 (üç) kez doçent atanabiliyor. Birçok kez dereceyle tamamladığı eğitim geçmişiyle, dünyaca ünlü yabancı üniversitelerde İngilizce ders verme deneyimleriyle, birçok ödülüyle, yabancı dil puanının yüksek olmasıyla, yürüttüğü projeleriyle, havacılık ve diğer alanlarda lisansüstü öğrenci yetiştirme deneyimiyle, öğrencilerine danışmanlık yaparak başarıyla tamamladığı yüksek lisans ve doktora tez danışmanlıklarıyla, kitap ve kitap bölümleriyle, katıldığı uluslararası bilimsel etkinliklerle, uluslararası bilimsel dergide baş editörlük göreviyle, havacılık yönetimi alanında birçok özgün yayına sahip olmasıyla ve bunun gibi birçok kategorideki başarısıyla da önde olmasına rağmen diğer akademisyenin ataması gerçekleştiriliyor.
Mahkemeye sunulan evraklar neticesinde atanan diğer akademisyenin, açık öğretim fakültesinden mezun olduğu, yabancı dil puanının davacıdan daha düşük olduğu, tez danışmanlığının yalnızca 1 adet olduğu, kariyeri boyunca kalem aldığı bir tane kitabının dahi olmadığı, havacılık yönetimi alanında dar zamanda hızlıca yayınlanmış 1 adet kitap bölümü ve bir de 250 kelimelik bir paragraftan oluşan özet metni olduğu, hiçbir projede görev almadığı ortaya çıkıyor.
Dahası atanan bu kişinin, gerçeğe aykırı beyanlarla yayınlarını manipüle ederek puanını olduğundan daha yüksek gösterdiği, buna rağmen davacıyla aralarında kapanmayacak kadar büyük bir puan farkı olduğu tespit ediliyor.
Tarsus Üniversitesi’nin Resmî Gazete’de yayınlanan ilgili ilanında, gerçeğe aykırı beyanda bulunan adayların başvurularının geçersiz sayılacağı, atansalar bile işlemin iptal edileceği yazmasına rağmen Tarsus Üniversitesi, bu kişinin gerçeğe aykırı beyanlarını bile kabul edip işleme almıştır. Gerçeğe aykırı beyanların sunulmasına rağmen atama işlemini iptal etmemesi, kadronun kim için tasarlandığına dair zaten ipucu veriyor.
– Atanan akademisyen, liyakatini kanıtlayabilmek için kendisine gelen davetiyeleri mahkeme sunuyor
İşin trajikomik yanı ise atanan kişi, liyakatli olduğunu kanıtlamak için kendisine e-posta ile gelen açılış, lansman ve gala davetlerini bir başarı göstergesiymiş gibi mahkemeye sunuyor, akademik başarıyı davet zannediyor.
– Jüriler ahbap-çavuş ilişkisine göre oluşturulmuş
Bilindiği üzere, YÖK’ün yönetmeliğine göre, üniversitelerde her bir unvana göre kadro atama işleminin kendine özgü süreçleri bulunuyor.
Bu bağlamda, 12.06.2018 tarih ve 30449 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Öğretim Üyeliğine Yükseltilme ve Atanma Yönetmeliği’ne göre bir doçentin atanma süreci özetle şu şekildedir:
“Rektör, ilan edilen doçent kadrosuna başvuran adayların başvurularını incelemek için 3 profesör tespit eder. Rektör, adayların özgeçmişlerin, bilimsel çalışma ve yayınlarını kapsayan dosyaları bu profesörlere göndererek kişisel raporlarını bir ay içinde bildirmelerini ister ve bu profesörler, adaylar hakkında ayrı ayrı tercih ve görüşlerini rektöre bildirir.”
Tarsus Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın da adayların dosyalarını incelemek suretiyle, 3 profesör tespit ettiği ancak bu profesörlerin hem kendisiyle hem de kendi aralarında uzun yıllara dayalı tanışıklıkları ortaya çıkıyor.
Birinci jüri üyesi, Süleyman Demirel Üniversitesi’nin 8 yıllık eski Rektörü, halen SDÜ’nün İşletme Bölümü’nde görev yapan Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı’dır.
İkinci jüri üyesi, Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı’nın en az 23 yıllık yakın çalışma arkadaşı olan Süleyman Demirel Üniversitesi’nin yine İşletme Bölümü’ndeki öğretim üyesi Prof. Dr. Aygen Oksay’dır.
Üçüncü jüri üyesi ise Tarsus Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın’ın kadrosunun bulunduğu Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden en az 13 yıllık arkadaşlığının ispat edildiği, İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Taner Acuner’dir.
Türkiye’de o dönemde 208 üniversite ve bu üniversitelerde bulunan 34 bin profesör ile havacılık yönetimi alanında bağımsız seçilebilecek yüzlerce profesör bulunmaktayken, Tarsus Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın, dosyalar tarafsız değerlendirildiğinde ortaya çıkacak sonucu bildiği için ahbap-çavuş ilişkisi içerisinde hem kendisiyle hem de kendi aralarında tanışık olan bir jüri kurguluyor. Güncel olarak ise, ataması yapılan adayın da, jüri üyelerinin en az ikisiyle tanışıklığının bulunduğu tespit edilmiştir. Nitekim, jürilerin tanışıklığa dayalı bir şekilde oluşturulması Danıştay’ın emsal kararlarına göre aykırılık teşkil ediyor.
Ayrıca, Tarsus Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın tarafından kurgulanan bu 3 jüri üyesinin de akademik kariyerleri boyunca havacılık yönetimi alanında bir tane dahi akademik çalışmasının bulunmadığı ortaya çıkıyor. Alan dışı jüri oluşumu da yine, Danıştay’ın emsal kararlarına göre aykırılık teşkil ediyor.
– Jüri ahbap-çavuş usulü oluşturulunca iftira dolu raporlar hazırlanmış
Ahbap-Çavuş ilişkisi içerisinde, Prof. Dr. Orhan Aydın tarafından kurgulanan 3 jüri üyesi de davacı akademisyen ile ilgili olarak gerçeğe aykırı ve iftiralarla dolu raporlar hazırlamışlardır.
Öyle ki, hızlarını alamayarak, davacının 3 adet ödülü bulunması ve başvuruda beyan etmesine rağmen rapora “Hiç ödülü yoktur, diğer kişinin ise 1 adet ödülü vardır ve bu yüzden daha başarılıdır” yazılmış, görev kötüye kullanılmıştır.
Davacı akademisyenin yurt dışındaki dünyaca ünlü üniversitelerde misafir öğretim üyeliği yapmasını ve yabancı dili anadil seviyesinde olduğu için uluslararası kongrelerde Türkiye’yi tanıtmasını “şüpheli” bulacak kadar gözü karartmışlardır. Jüri üyeleri İlker Hüseyin Çarıkçı ve Aygen Oksay’ın raporlarındaki bu gibi birçok iftira ve gerçeğe aykırı beyanın yüksek oranda benzerlik göstermesine ek olarak bir de her iki jüri üyesinin raporları hazırladığı tarihin aynı olduğunu fark ettik.
– Üç jüri üyesinden ikisinin raporları, YÖK’ün yönetmeliğine aykırı şekilde geç hazırlanmış
Dönemin Tarsus Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın adayların dosyalarını incelemesi için 30.05.2023 tarihinde Elektronik Belge Yönetim Sistemi (EBYS) üzerinden her üç jüri üyesine ayrı ayrı “Doçent Kadrosu Başvuruları Değerlendirme” konulu görevlendirme yazısı göndererek “… dosyanın tarafınızdan incelenerek adaylar hakkındaki raporunuzu en geç bir ay içerisinde Rektörlüğümüze göndermenizi rica eder, katkılarınızdan dolayı teşekkür ederim” yazmıştır.
Ancak, üç jüri üyesinden ikisi, Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı ile Prof. Dr. Aygen Oksay’ın adına hazırlanmış görünen raporların hazırlanma tarihi 05.07.2023’tür.
Dolayısıyla, bahse konu jüri üyelerinin adına hazırlanmış görünen raporların hazırlanma tarihi dahi, mevzuatın belirlediği 1 aylık süreyi aştığından bu raporların işleme alınması, 12.06.2018 tarihli 30449 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Öğretim Üyeliğine Yükseltilme ve Atanma Yönetmeliği’ne açıkça aykırıdır. Kaldı ki, yine aynı yönetmelikte “Dosya inceleme sonuçlarının bir ay içinde gelmemesi halinde aynı usulle tespit edilen başka profesörlere dosyalar incelenmesi için gönderilir.” amir hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla, Tarsus Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın’ın başka jüri üyeleri tespit edip yeni jüri üyelerine adayların başvurularını göndermesi gerekirken bunu yapmamış; yönetmeliği hiçe saymıştır.
– Akademik kumpas düzenlendiği belgelendi
Dönemin Tarsus Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın adayların dosyalarını incelemesi için EBYS üzerinden göndermiş olduğu görevlendirme yazıları incelendiğinde Jüri üyesi Prof. Dr. Aygen Oksay’a iletilen yazının sayı numarası “E-53950299-903.99-6429”dur. Jüri Üyesi Prof. Dr. Aygen Oksay’ın, başvuru dosyalarını incelediğini beyan ettiği raporunun İLGİ kısmında da kendisine Tarsus Üniversitesi Eski Rektörü tarafından gelen sayı numarasının aynı şekilde “E-53950299-903.99-6429” olduğu görülmüştür.
Dönemin Tarsus Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın’ın, adayların dosyalarını incelemesi için diğer Jüri Üyesi Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı’ya EBYS üzerinden ilettiği yazının ise sayı numarası E-53950299-903.99-6431’dir. Ancak, Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı adına word formatında manüel olarak hazırlanmış raporun İLGİ kısmında ise aynen “E-53950299-903.99-6429 sayı ve 30/05/2023 tarihli jüri görevlendirmesi konulu yazı” şeklinde bir ibare yer almıştır.
Yani, Prof. Dr. Aygen Oksay’ın kendisine özgü gelen ve yalnızca Tarsus Üniversitesi Rektörü’nün ve kendisinin bilebileceği, sistem üzerinden ŞAHSINA HUSUSİ olarak oluşturulan belge sayı numarasının, diğer jüri üyesi olan Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı’nın hazırladığı görünen raporda yer alması izahı olmayan büyük bir skandaldır. Bu, raporların tek elden kumpasla hazırlandığının göstergesidir. Nitekim, Tarsus Üniversitesi izahı olamayacak bu kumpasa bir yıldır hiçbir açıklama yapamamıştır.
– Raporlardaki imzaların montaj ve benzeri sahtecilik yöntemleriyle oluşturulduğu kanıtlandı
Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı ile Prof. Dr. Aygen Oksay’ın jüri raporlarındaki akışın, iftiraların ve gerçeğe aykırı beyanların yüksek oranda benzeşmesi, raporların aynı tarihte hazırlanmış olarak görünmesi, bir jüri üyesinin hazırladığı görünen sözde kişisel raporun ilgi kısmında diğer jüri üyesinin şahsına hususi olarak dönemin Tarsus Üniversitesi Rektörü tarafından iletilen 22 haneli sayı numarasının aynısının çıkması gibi her aşamasına şaibe bulaşmış bu usulsüzlükler neticesinde imzaların da sahte olabileceği kuşkusu içerisine giren davacı akademisyen ve avukatları, bu sefer de Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı’nın iki aday için hazırladığı görünen raporlarındaki toplamda 4 adet imzanın kendisine ait olup olmadığını incelettirmeye karar veriyor.
Bunun için ise, 5271 Sayılı CMK’nın 67. maddesi ve 6100 Sayılı HMK’nın 293. maddesi uyarınca, “özel uzman görüşü alınması” için, Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Daire Başkanlığı bünyesindeki Kriminal Polis Laboratuvarları’nda değişik rütbelerde Sahtecilik ve Grafoloji Uzmanı olarak geçmişte görev yapmış ve binlerce dosyayı aydınlatmış olan bir Adli Belge İnceleme Uzmanına başvuruluyor.
Jüri Üyesi Prof. Dr. İlker Hüseyin ÇARIKÇI adına atılı bulunan imzaların, ForenScope Multispectral Document Examination System DocEx, Regula 1010 Professional, Regula 1025 Professional, Zarbeco Miscope Megapixel Digital Microscope ve diğer optik gereçler ve cihazlar ile bilgisayar ortamında kullanılan görüntüleme ve görüntü inceleme yazılımları yardımıyla ve grafolojik, grafometrik yöntemlerle yapılan incelenmelerinde; tetkik konusu dört adet belgede Prof. Dr. İlker Hüseyin ÇARIKÇI adına atılı bulunan dört adet imzanın kendi aralarında; genel şekil, ebat, eğim, başlama ve bitim noktaları, meyil ve istikametleri, imza içerisindeki gramaların inşa şekli, noktalama işaretinin konum ve pozisyonu, mikro formasyon özellikleri ve nisbi konumları yönünden birbirlerine tam olarak uyum sağladıkları, intibak ettikleri, tetabuk oldukları, yani iz düşümlerinin AYNI olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla, Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı adına atılı bulunan imzaların, kalemle oluşturulmuş ıslak mürekkepli imzalar olamayacağı, bilgisayar programları ve donanımları vasıtasıyla oluşturulmuş montaj imzalar oldukları veya farklı sahtecilik yöntemleri vasıtasıyla oluşturulmuş oldukları tespit ediliyor.